Hakkımızda

BEN KİMİM

1968 yılıının mayıs ayında K.Maraşta doğdum .İlk Orta ve Lise hayatımı burada geçirdim .Erciyes üniversitesi tıp fakültesini bitirdikten sonra Kastamonu İhsangazi Sağlık Ocağında mecburi hizmet yaptım .Ankara Yıldırım Beyazıt Eğitim Araştırma Hastanesinden dahiliye uzmanlığımı aldım.Devamında aynı hastanede acil dahiliye servis sorumlusu olarak çalıştım.Daha sonra istifa ederek Özel Aksaray Hastanesinde çalıiştım.

Acil serviste çalışırken hiç bir şeyi sorgulamaya zamanınız olmaz hızlı düşünüp hızlı karar verirsiniz ve tedaviniz genelde başarılı olur.Çünkü ani akut (ani gelişen ) hastalıklarda sistem (ilaçlar) mükemmel işler .Poliklinikte hasta bakmaya başladığımda ilaçların kronik hastalarda yetersiz oluğunu farkettim .Hastaların ruhunada dokunmak gerkiyordu. Nefes teknikleri,EFT teknikleri öğrenmeye ,bu konuda yazılmış kitapları okumaya başladım.Hastalara anlattıkça kendimede iyi geldiğini farkettim.

Hastalarıma beslenmelerini düzenlemeleri gerektiğini söylerken bende sağlıklı beslenmeye başladım.Evlendikten sonra.Nevşehir devlet hastanesinde dahiliye uzmanı olarak çalışmaya başladım.İş hayatıda çok yoğun gidiyordu icap nöbetlerine bebeğim karnımda gidiyor geceleride iyice uykusuz kalıyordum.Yıllardır devam eden annemden miras aldığım uykusuzluğum iyice artmıştı.İleri yaş ve kıymetli bebek diye sezeryan istedim ve de öyle oldu.Hayattaki en büyük golü yediğimi sonradan anladım Sezeryan doğan bebeklerin annesi yerine hastane florasını alacaklarını ,bir ömürboyu o flora ile yaşayacaklarını,anne karnında herşey mükemmel iken aniden çekip çıkarılmanın onların ilk travması olabileceğinden hiç haberim yoktu.Sezeryan sonrası sütüm çok azdı, Bebek gazlıydı derken hayat kızım ve benim için hiçde kolay olmadı. Hayal ettiğim gibi bir anne olmamıştım ve hayal ettiğim bir bebeğe sahip değildim.Hep uyuyan hep gülücükler saçan bir bebek yerine durmadan ağlayan gazlı bir bebeğim vardı Anne olduktan sonraki hayata ve mesleğe bakış açım değişti.Daha iyi bir anne olmak için çıktığım bu yolda önce kendi sağlık sorunlarımı çözmem gerektiğini anladım Yıllardır süregiden uykusuzluk ,başağrısı,anksiyete sorunlarımı ilaçlarla çözemediğim için yoga ve meditasyonla ilgilenmeye başladım.Meditasyon ve Yogada aldığım yardımlarla sakinleşebilmeyi bir nebze öğrendikçe, aldığım ilk karar doktorluktan istifa etmek oldu.

Günde en az elli hasta bakarak hastanın ruhuna dokunmadan fiziksel ve psikolojik travmalarını çözmeden ilaçlarla kimsenin iyileşmeyeceğini anlamak için meslekte bir yirmi yıl geçirmem gerekti .Eğitimlerle ve ailemle geçirdiğim sakin yaşamayı öğrendiğim bu iki yıl çok değerli hocalardan eğitimler aldım.Üçbin beşyüz yıllık Çin felsefesi ve öngörüsüyle oluşturulmuş akupunktur kursu meslekteki bakış açımı ve vizyonumu tamamen değiştirdi.Bunu Nöral terapi,hipnoz ,ozon,mezoterapi eğitimleri takip etti.Hepsi birbirini tamamlayan insanı, organlara ,hücrelere ayırmadan ruh beden ve zihin birliteliği ile tedavi eden tamamlayıcı tıp metotlarını öğrenme ve şifaya aracılık etme isteğim hiç azalmadı.

Tedavi yöntemlerini öğrendikçe kendime bakışım ,kendi hastalıklarımı zamansal bakış açısı ile değerlendirmemde mümkün oldu.

Otuz yıl önce başlayan Hashimato hastalığı(Vucudun kendi hücrelerini yabancı sayıp savaş açtığı otoiimmun bir hastalık) bedenimin bana uyarısıydı aslında, görmezden gelmem bana troid bezimin yok denecek kadar küçülmesine mal oldu. O zamanlarda bana Hassas barsak hastalığı tanısı da kondu.Ama insanları parçalara ayırarak bütünsel bakışımızı kaybettiren sistem bu iki hastalığın hatta 15 yaşında başlayan çürük dişlerime dizi dizi yapılan amalgam dolguların arsındaki bağlantıyı görmememi engellemişti.Bedenim bir toksin deposu haline gelmişti ve ilk önce madencinin kanaryası denen ve toksiteden ilk önce etkilenen troid dokuma savaş açmıştı.Amalgam dolgular,stres,meslekteki yorucu geçen yıllar ve gece nöbetler bedenimin toksin yükünü artırmış ,yanlış beslenme ile de geçirgen barsak başlamış ve benim yaşadığım uykusuzluk,migren ,kronik yorgunluk ve tinnitus ( kulak çınlaması) a zemin hazırlamıştı.

Çok değerli tamalayıcı tıp yöntemlerini öğrenirken kendi hastalıklarımında, beslenme alışkanlıklarımı değiştirerek tedavi olmamla yöntemlere olan inancımı ve güvenimi dahada artırdı .Yaklaşık bir yıldır aileme ve çevremdeki insanlara bu tedaviyi uyguladım ve gördümki; kalıcı şifa hastanın buna inanması ve beslenma alışkanlıklarını değişrirmesinden geçiyordu..Gerçekçi olarak bir günde mucize beklemeden hastanın sorumluluk alarak doktoruyla işbirliği içinde beslenmesini ve yaşam standartlarını düzeltmesinin tamamlayıcı tıpta çok önemli olduğunu bir kere daha hatırlatmak isterim.Kliniğimde kişiye özel holistik beslenme ,nefes ,hipnoz ve akupunkturu birlikte yaptığım hinoacupunktur ,nöral terapi ,ozon ,mezoterapi ,kupa yöntemlerini kuantum teknoljisi ile çalışan bedeni bütünsel olarak değerlendirerek dokudaki toksin yükünü,bedendeki zayıf halkayı gıda intoleransını ,biyolojik yaşını ve uygulanacak tedavi yöntemini beirleyen reviqant cihazı ile hizmet vermekteyim.Aynı zamanda iğne fobisi olan hastalara laser akupunktur,etkinliği artırmak istediğimiz hastalardada elektro akupunktur cihazları ile beslenme tedavisine ek olarak yağ yakıcı lipoliz yöntemleri ile hastalara ek faydalar sağlıyorum.

Hayattaki sert virajlardan geçerken ayakta kalmama yardımcı olan değerli aile üyelerime ve eşime ,hayat hikayesi ile bana ilham veren,bilgisini ve deneyimini esirgemeyen çok değerli hocam Prof.Dr Hüseyin Nazlkul a minnettarım.Canım kızm bana yaşatıklarınla hayatı sorgulamaya başladım .Sana daha iyi bir anne olamak için çıktığım bu yolda hekimlik sanatıma bamkaşka yöntemler ekledim.Yanlış olanın ilaç sistemiyle insan denen karmaşık sisteme müdahele etmememiz olduğunu anladım .Bütünsel bakışla micro evreni içinde barındıran insanı ve insanında içinde bulunduğu evrenle uyumunun tedavideki önemini daha iyi anladım.

Voltair; inde dediği gibi Hekimlik sanatı doğa hastalığın çaresine bakarken onu hoş tutma sanatıdır.

Sohbete başla
Size nasıl yardımcı olabiliriz?